Ece Temelkuran: “Anneme Telefon Ettim, ‘Ben Geri Dönmüyorum’ Dedim”

Zaman geçtikçe, insanın içinde biriken sorular derinleşir. Eski dostum Ece Temelkuran ile yaptığımız bu sohbet de tam olarak bu tür soruların ortasında şekillendi.
Kimi zaman cümleler adeta şiir gibi akarken, kimi zaman gerçekliklerle yüzleşmenin ağırlığına kapıldık. Sessizliklerde kaybolduğumuz anlarda bile, hayat, umut, inanç ve toplumun çürüyen yapıları üzerine derin düşünceler bizi birbirimize yaklaştırdı. Ece’nin sözlerinde, dünyanın sancılarına ve Türkiye’nin kritik dönemeçlerine dair çok daha fazlasını bulacaksınız. Bu hafta Pazar Sohbetleri‘nin konuğu Ece Temelkuran.
Kapalı Hayatının Arkasında Ne Var?
Ece, her zaman dışarıya kapalı bir hayat sürdürdü, ama bugün biraz da bu kapalı dünyayı didiklemek istiyorum. Neler yapıyorsun, seni meşgul eden, ruhunu besleyen şeyler neler? Aşk, ilham, heyecan… Kalbinde ve hayatında neler olup bitiyor?
Ece Temelkuran: “Cevap vermeden önce iki şey söylemek istiyorum: Birincisi, seninle yeniden konuşmak harika. Sesini duyduğumda, ‘İnsanları özlemek, memleketi özlemek midir?’ sorusu yine aklıma düştü. Özlediklerimiz artık memlekette değilse, o zaman memleket nedir? İkincisi ise, aslında yeterince kapalı bir hayat yaşadığımı düşünmüyorum 😊.”
Kabalık sevmiyorum, belki de korkuyorum. Dışarıdan bakıldığında, olduğumdan daha sert, kudretli ve sarsılmaz görünüyorum. Ama beni yakından tanıyanlar içeride tam tersi olduğumu bilirler. Gündelik kabalıklardan, sahtelikten hemen incinirim ve bu yüzden kendimi kapatmak, iç dünyama dönmek daha rahatlatıcı gelir.
Bu içe dönük dünyamda şu anda yaptığım şey, kendime olmak istediğim insanı öğretmeye çalışmak. Hayat beni kendi sürümümle tanıştırdı. Önemli görünmeye çalışmayan düşünürler, sanatçılar ve politika çalışanları ile yeni dostluklar geliştirdim. Bu dostluklar beni besliyor. Ayrıca, sevgilimle 10. yılımızı kutladık, üstelik İtalya’da ödül aldığım bir gece. Şükürler olsun! 😊
Türkiye’nin Çalkantısı ve Gelecek Umudu
Ece, Brezilya’dan Hindistan’a, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya dünyanın birçok kritik noktasında bulundun ve önemli sosyolojik dönüşümlere tanıklık ettin. Şu anda Türkiye de büyük bir dönüşümün eşiğinde. Bu sosyolojik değişimin temel kodları nedir, nasıl başladı ve nereye gidiyor? Geleceğe dair umutlu musun?
Ece Temelkuran: “Türkiye’de yaşanan bu dönüşümün kökleri aslında AKP ile başlamadı. 1980’lerde başladı ve bugünkü çamurlu duruma o seller getirdi. Bir ülkenin en değerli insanlarını nesiller boyunca kökünden kesersen, geriye kalanlar doğal olarak eleğin üstünde kalan kaba taşlardır. Eğer bir ülkenin çimentosunu bozmaya yarım yüzyıl boyunca devam edersen, sonuçta yıkılır. 2000’lerin başında sosyal patlama konusu çok konuşulurdu. O zaman da demiştim ki, ‘Toplumlar balon gibi patlamaz, içe doğru patlar ve çürüyerek yok olur.’ Bugün olan tam da bu.”
Umut kelimesine inanmıyorum, daha çok inanç kelimesini tercih ediyorum. İnanç, umut olmasa bile bizi ayakta tutar. Daha iyi bir geleceğe inancımızı yitirirsek, o zaman kaybederiz. Bugün bize, “Yapabiliriz, hala yapabiliriz!” diye haykıran liderlere ihtiyaç var. Ama sadece siyaset sahnesinde değil, toplumsal hayatta da bu tür liderler lazım.
Kötülüğü Nasıl Yeneceğiz?
Bu yaşananlar sadece bir iktidar sorunu mu yoksa daha geniş bir toplumsal çürüme mi söz konusu?
Ece Temelkuran: “Tabii ki toplumsal bir çürüme. Ama hala bu çürümenin karşısında duran bir çoğunluk var. Sesleri yeterince çıkmıyor olabilir ama çoğunluk hala bizim tarafta. Kötülükle iyilik ile savaşmamız gerektiğini unutmamalıyız. Kötülük kötülükle yenilmez, sadece iyilikle yenilir.”
Türkiye’de Entelektüellerin Sessizliği
Daron Acemoğlu Ekonomi Nobel’i aldı, Aziz Sancar, Orhan Pamuk, Nuri Bilge Ceylan gibi isimler uluslararası alanda Türkiye’yi gururlandırıyor. Ancak birçok entelektüelin ülkedeki meseleler karşısında sessiz kaldığını görüyoruz. Bu durumun nedeni nedir?
Ece Temelkuran: “Hizaya girme dediğimiz şey 2002’de başladı, 2010’a kadar devam etti. Ama 2010’dan sonra korku devreye girdi. Gezi döneminde pek çok insan gözünü kaybetti, entelektüeller ise gözlerinin çıkarılmaması için gözlerini kapattı. Şu anda Türkiye’de yaşanan süreç, Nazi Almanya’sındaki gibi bir içe göç süreci. İnsanlar susuyor, bekliyor. Kendi kendilerini feda etmek istemiyorlar.”
Kadına Şiddet ve Erkeklik Krizi
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri toplumda adeta bir salgın haline geldi. Sence bu durumun temel nedeni nedir?
Ece Temelkuran: “Bu sadece Türkiye’ye özgü bir sorun değil. Dünya genelinde bir erkeklik krizi var. Tarih boyunca ilk kez kadınlar bu kadar güçlü. Bu durum erkek egemen sistemi tehdit ediyor. Erkekler güçlerini kaybettiklerini hissettiklerinde saldırganlaşıyorlar. Kadına yönelik şiddetin temelinde bu yatıyor. Türkiye’de ise cezasızlık ve gerici değerler şiddetin artmasına neden oluyor.”
Savaşın Gölgesinde Ortadoğu
Ortadoğu’daki gerilim tırmanıyor. Sence bölgede bir savaş kaçınılmaz mı?
Ece Temelkuran: “Ortadoğu’da zaten bir soykırım yaşanıyor. Özellikle Filistin bölgesi dünyanın sinir sistemi gibi. Orada işler istenildiği gibi gitmeyecek. Bu bölge, dünyanın geleceğini şekillendirecek anahtar noktalardan biri.”
Batı’nın Düşüşü ve Çok Kutuplu Dünya
Batı’nın küresel etkisi azalıyor mu? Gelecekte dünya liderliğini hangi bölge üstlenecek?
Ece Temelkuran: “Batı, son moral üstünlüğünü de Gazze’de kaybetti. Artık dünya çok merkezli bir yapıya doğru ilerliyor. Ekonomik olarak zaten zayıflamış olan Batı, şimdi politik ve moral olarak da üstünlüğünü yitiriyor.”
Dönüş ve Ev Özlemi
Türkiye’ye duyduğun özlem zamanla nasıl bir değişim geçirdi?
Ece Temelkuran: “Zamanla fark ediyorsun ki dönmek imkânsız. Özlediğin sadece bir yer değil, aynı zamanda bir zaman. Özlem duyduğum şey, güneş batarken dostlarla lüfer yemek ve Türkçe gülmek.”
Ece Temelkuran’ın iç dünyasına yaptığı bu yolculuk, Türkiye’nin sosyolojik yapısından, dünya politikalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Umut yerine inancı tercih eden Temelkuran, toplumların iyiliğiyle kötülüğün savaşı arasında bir yerde, iyiliğin kazanacağına dair inancını kaybetmemiş bir duruş sergiliyor.